İstanbul’un Heykelleri

Antik Çağ’da heykelleriyle ünlü bir kent olduğunu bildiğimiz İstanbul, Ortaçağ ve Osmanlı dönemlerinde bu niteliğini yitirmiş, heykel ancak yirminci yüzyıl başında kendine yeniden yer bulabilmiştir. İstanbul kentinin açık alanlarında Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte kamusal alanlara heykeller yerleştirilmeye başlanmış ama kentin açık alanları 60’lı yıllara değin resmi söylemin parçası olmak dışında kalan, farklı dil anlayışı kullanan heykellere kapalı kalmıştır. 60’lı yıllardan itibaren çok az sayıda da olsa farklı anlatım dillerine sahip olan heykeller gerçekleştirilmiş ama açık alan heykelinin anlam bağlarının en önemli ögelerinden biri olan çevre ilişkileri, yer değiştirmeler vb. davranışlarla sürekli zarar görmüştür. Aynı zamanda heykel sanatçılarının farklı biçim anlayışlarında ve çok çeşitli anlam dizgeleri içinde geliştirdiği öneriler proje olarak kalmış, yeni önerilerin kamusal mekânlardaki etkileri esas olarak 90’lı yıllardan itibaren görülmeye başlanmıştır. Günümüzde heykel sanatının içeriğine ilişkin düşünce üretiminin giderek zenginleşmesine rağmen heykelin ‘var olabilmesine’ ilişkin sorgulamalar hala tartışmaların içinde önemli bir yer almaktadır

Sculptures of Istanbul

Istanbul, was a city famous with her sculptures in the Antiquity, however, through the Middle Age and the Ottoman era, the city had almost no sculptures in the public places. It was not before the early twentieth century that the sculpture found a place in the city. Following the foundation of the Republic, sculptures were began to be erected to the public areas of the city. However, until the sixties urban areas were not open for the sculptures that were not a part of the official ideology and that were using a different means of expression. After sixties, although very few, we can see urban sculptures using a different language than the official. But, due to unconscious replacements and other interventions, most of the sculptures had lost their relation with their environment, which actually constitues an important part of their meaning. On the other hand, many proposals by the sculptors using different understanding of form and meaning, remained as mere projects. Such new approaches to the sculpture could find place in public areas not earlier than the nineties. Today, although the discussions on the contend of the art of sculpture is getting more and more creative, questions on the ‘existance of the sculpture’ still constitutes a considerable part of those discussions

___

  • AKYÜREK, Fatma, “Hadi Bara ve Heykel Sanatında Bir Dönüşüm Süreci”, Dipnot Sanat ve Tasarım Yazıları 2, (2004), 89-95
  • AKYÜREK, Fatma, “Türkiye’de Heykel Sanatı”, mimar.ist 35, (2010), 53-60
  • ANTMEN, Ahu, Ali Teoman Germaner’in Yaşamı ve Sanatı, (2007).
  • BATUR, Afife, Abide-i Hürriyet, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, (1994),58
  • GÜLPINAR, Turgay, Şehitliğin İnşası ve İmhası: Turan Emeksiz Örneği, (A.Ü., Yüksek Lisans Tezi), (Ankara, 2012).
  • LOWDEN, John, “İkona mı, Put mu? İkonakırıcılık Tartışması”, Sanat Dünyamız 69-70, (1998), 208-241.
  • KUBAN, Doğan, İstanbul Bir Kent Tarihi, (İstanbul, 1996).
  • RENDA, Günsel, “Osmanlılarda Heykel”, Sanat Dünyamız 82, (2002), 139-145.
  • YILMAZ, Pınar, 1950 Sonrası Türk Heykel Sanatının Gelişimi, (M.Ü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), (2013).
  • YAMAN, Zeynep Yasa, “Siyasi / Estetik Gösterge Olarak Kamusal Alanda Anıt ve Heykel”, http://jfa.arch.metu.edu.tr/archive İstanbul’un Heykelleri 135